Atatürk
Atatürk

Anıtkabir Mimarisi

İnsanlar var olduğu zamandan beri belirli döngüsel süreçlerden geçerler. Bunlar; doğumdan ölüme kadar ilerleyen gelişim evreleridir. Ölüm kimine göre bir yok oluş, kimine göre ise yeni bir başlangıç için geçiş kapısıdır. Pek çok soy tarihsel süreçlerinde farklı dinlerin etkisine girmiş ve bunun etkisiyle maddi kültürde değişikler yaşamıştır.

Tarih boyu Türkler semi-sedanter yapılarından dolayı pek çok din ve soy ile karşılaşmışlardır. Bu karşılaşmalar kültür alışverişine sebep olmuştur. Farklı dinlerin etkisinde kalan Türkler gökteki Tanrı’ya olan ibadetlerini noktalamamış ve asla Tanrısız kalmamıştır. Bu vesileyle Türkler ruhun öldükten sonra yok olmadığına, başka bir âleme geçiş yaptığına inanmışlardır. Bu inanç Türklerde mimari kültürün din etkisiyle geliştiğini göstermektedir. Ölen kişilerin kişisel eşyalarının ve atının gömülmesi bunlara örnektir. En yakın tarihlerimizden Osmanlı Devleti’nde anıtmezarlar bir gelenek haline gelmiş ve bütün padişahların defni bu şekilde gerçekleşmiştir. Sultan II. Murat “Üzerini kapatmayın, rahmet-i ilahi kabrimin üzerine yağsın.” Demesine rağmen mezarı anıt mezar şeklindedir. 

Cumhuriyet mimarisinin en önemli anıt-mezarı olan Anıtkabir’in mimarisi üzerinde pek çok detay barındırmaktadır. Atatürk döneminden sonra Turgut Özal’a kadar cumhurbaşkanları anıtmezara defnedilmiştir. Bu devlet adamlarının anıt mezara defnedilmesinde İslam öncesi Türk geleneklerinden kalan adetlerin günümüze kadar geldiğini görmekteyiz. Defin kültürünün gelişmekte olduğu görülen Türklerde, devlette söz sahibi olan, yurt yararına çalışan “kahraman” vasıflı her Türk için anıtmezar yapılmıştır. Türbe- kümbet olarak adlandırılan mezar anıtlar, en etkin şekilde izlenen yapı olarak tanımlanabilmektedir. Türbeler bir dini içerikten çok bir hürmet geleneğinden inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Türk üçgeni, kubbe gibi Türk mimari elemanları Selçuklu, Osmanlı Devletleri’nde de devam etmiştir.

İslam inanışında mezar üzerine türbe inşasının hoş karşılanmadığı, Hz. Muhammed’in, Hz. Ayşe’nin evine gömüldükten sonra buranın türbeleştiği bilinmektedir. Türkler islamiyetten önce özellikle Hoço şehrinde anıt mezar örneklerine çokça rastlanmaktadır. Karahanlı ve Gazneliler zamanında islamiyete geçilmesiyle, anıtmezarlar İslami mana taşımaya başlamıştır. Türklerde mezarlar özellikle tepe noktalara inşa edilirdi. Kurganlar ve anıtmezarlarda bu gelenekler sürdürülmüştür. Örneğin dönemin İçel milletvekili Emin İnankur’un anlattığına göre Atatürk Rasattepe’yi gezerken burası ne güzel bir anıt yeri demesi üzerine burası onun anıtmezar yeri olarak seçilmiş ve anıttepe olarak anılmaya başlanmıştır.

Anıtkabir mimarisi bakımından günümüzde pek çok tartışmaya vesile olmaktadır. Peki, yapıldığı dönemde etkin mimarlık akımı nedir? Anıtkabir’in yapıldığı dönemde II. Ulusal Mimarlık dönemi hâkimdir. Bu dönemin özellikleri; katı simetri, kesme taşlar ve anıtsal yapılar olmasıdır. Örneğin Çanakkale’de bulunan Doğan Erginbaş ve İsmail Utkular tasarımı olan “Çanakkale Şehitler Anıtı” bu dönem mimarisine örnektir. Sedat Hakkı Eldem ve Emin Onat bu dönemin en önemli temsilcilerindendir. Eski ismiyle Sergi Sarayı (Ankara Opera Sahnesi) bu akım döneminde yapılmış bir hacimdir. İstanbul Adalet Sarayı, İstanbul Üniversitesi’nin Fen Fakültesi ve Edebiyat Fakültesinin mimarisi de bu dönemi yansıtmaktadır.

Anıtkabir’in tartışmaya neden olan noktalarından yaygın olanı mason(?) tapınağına benzemesi. Hatta Yunan tapınakları şeklinde bir mason tapınağı olduğu iddiası çok günceldir. Kurgunun saçma olması bir yana bu durumundan bihaber olanlar şeklen andırıyor sorularını kafalarından atamamaktadır. Demek ki burada açıklanması gereken bir durum söz konusudur. O dönem bir yarışma düzenlenir ve Türk mimarların katılmasına müsaade edilmez ve daha sonra itiraz eden Türk mimarlar da bu yarışmaya katılma hakkını alırlar ve bu yarışmayı Emin Onat ve Orhan Arda yarışmayı kazanır. Anıtmezarın tasarımında çizilen her adım bilinçli yapılmıştır.

Aslanlı yolda yürürken derz aralığı 5 cm verilmiştir. Atatürk’ün huzuruna çıkarken başımız önde çıkmamız için yapılmıştır. Aslanlı yolda bulunan aslanlar 24 adettir. 24 Oğuz boyunu temsil eder. Aslanlar yan yana dizilmiştir, birlik ve beraberliği temsil etmektedir.  Aslanların yatış pozisyonunda olması da barışseverliği temsil eder.

Yolun başında bulunan kadın heykellerdeki çelenk yurdumuzun bereketini, elini açan kadının Atatürk’e rahmet dilediğini, yüzünü kapatan kadının da ağlamayı temsil ettiğini bilmekteyiz.  Atatürk’ün bahsettiği Türk kadının gururlu, azimli ve ağırbaşlı vaziyetini sergilemektedir. Diğer tarafta bulunan erkek grubunda ise; başında miğferi ve kalın kaputu olan Türk askerini temsil ederken, onun yanında elinde kitabı ile Türk gençliğini ve aydın insanı, biraz gerisinde ise yerel kıyafetlerle Türk köylüsü temsil edilmiştir. Bu heykeller Hüseyin Özkan eseridir.

Anıtkabirin girişinde 26 basamak bulunmaktadır. 26 Ağustos 1922 Dumlupınar savaşını temsil etmektedir.  Anıtkabir’de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanır. Örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerde kuleleri dört yandan saran Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan bordür bulunmaktadır. Ayrıca Anıtkabir’in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadır. 

Girişte dikey sütunlar görmekteyiz. Kesme taşlar ve katı simetri bizi karşılamaktadır. Burada mimarların yaptığı soyutlamaya dair bir bilgiye ulaşamasam da yunan tapınağındaki bir üçgen alınlık, friz ya da yivli ve başlıklı sütunlar görülmemektedir. Bu durum o yapıdan esinlenmediğini de göstermez, esinlendiğini de. Girişte bize anlatılmak istenen, burada yatan kişinin büyüklüğü ve dışarıdan bakıldığında sert ama içeri girildiğinde huzura yönlendiren birinin varlığını hissettirdiğini pek çok kişi algılayabilmektedir.

Atatürk’ün aziz naaşı, mozolenin zemin katında doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır. Mozolenin birinci katı olan şeref holündeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası Selçuklu ve Osmanlı mimari stilinde sekizgen planlı olup, piramidal külahlı, tavanı geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. Zemin ve duvarlar siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır. Mezar odasının ortasında kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır. Mermer sandukanın çevresinde bütün illerden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır.

Mimarlık bakıldığı zaman mekâna bir ruh katma sanatıdır. Mekânda nereye gideceğimizi, ne hissedeceğimizi, nasıl tavırda bulunacağımızı belirler. Anıtkabir mimarisine bakarken de bu hissi veren malzemeler, mekân kurgusu ve soyutlamalardır. İlmek ilmek işlenmiş bir yapıdan bahsediyoruz ve bu yapının her noktası Atatürk’ün bize kattıkları ve onun yüce bir Türk olduğunun göstergesidir. 

KAYNAKÇA:

  • https://www.ktb.gov.tr/TR-96392/anitkabir.html
  • http://www.anitkabir.org/
  • ARIK, M. Oluş, “Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri
  • ARSLAN SAĞIROĞLU,Aslı, “Seyyid Burhaneddin hz. Mezarlığı, Mezarları ve Taşları”, Kayseri Büyükşehir Belediyesi,2018
  • BAHAR, Hasan, “Avrasya’da Ölüm ve Türklerde Mezar Kültürü”, SÜ Edebiyat Fakültesi
  • BELLİ, Oktay, “Eski Çağ ve Orta Çağ’da Türklerde Kurgan Yapma Geleneği “
  • ÇORUHLU,Yaşar “Kurgan ve Çadırdan, Kümbete ve Türbeye geçiş”
  • ÇORUHLU,Yaşar, “Eski Türklerde Ölüm”, Cogito, 2004
  • ERSOY, Ruhi, “Türklerde Ölüm ve Ölü İle İlgilenen Rit ve Ritüeller”
  • ESİN, Emel “Türklerde Maddi Kültür Oluşumu” İstanbul,2006 s.136- s.159
  • İLTAN, Gazanfer” Türklerde Mezar Kültürü ve Günümüze Yansımaları”
  • KAFESOĞLU, İbrahim, “Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yayınları”,1994
  • KOCASAVAŞ, Yıldız,” Eski Türklerde Yas ve Ölü Gömme Adetleri”
  • ÖZCAN, Koray,” Orta Asya Türk Kent Modelleri Üzerine Bir Tipoloji Denemesi( VIII. Yy’dan XIII.yya kadar)”
  • ROUX, Jean “Türklerin Tarihi Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e İki bin Yıl”, Milliyet Yayınları,1989
  • SÖZEN, Metin” Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı”,TİSA, 1984,Ankara
  • SÜMBÜLLÜ, Ziya,” Eski Türklerde Defin Şekilleri üzerine İnceleme”  
  • TAŞAĞIL,Ahmet” Kök Tengri’nin Çocukları”, İstanbul, 2013 s.78
  • ÜNAL Tahsin, “Türk’ün Sosyo-Ekonomik Tarihi” ,Emel Yayınları, 1977
  • RAMAZANOĞLU  Gözde, “pek Yolunda Türk Mimarisi, İpek Yolunda Türk Kültür Mirası, Türk Yurdu 2013

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz