Atatürk
Atatürk

Onuncu Işık: Çevrecilik

“İlahi! Gördüğüm alem mi insaniyyetin mehdi? Bütün umrânı tarihin bu çöllerden mi yükseldi?”

Mehmet Akif Ersoy – Şark

Atasözleri Örneğinde Türk Kültürel Hafızasının Çevre Algısına Dair;

Türkler, yerleşik hayata geçmeden önce iklime ve coğrafyaya bağlı bir göç hareketi izlemiş, geçimlerini sağlamak için hayvancılık yapmış, et ve süt ağırlıklı beslenmiş, mitolojilerini doğadan ilhamla yaratmış, kendi türeyişlerini en yüce totem hayvanı olan Kurt’a (börü) bağlamış, küçük ölçekte gruplarını tasnif için yırtıcı kuşları sembol edinmiş (ongun), Tanrılarını (Ülgen) ağaç üzerinde (hayat ağacı), ya da gökte tasavvur etmiş bir ulustur. Türk boyları birbirinden farklı coğrafyalarda olmuş olsa dahi bu baskın kültürel özelliklerinden doğayla sürekli bir temas halindelerdi. Bu durum binlerce kilometre uzaklıkta ikamet etseler bile birbirleriyle anlam bütünlüğü olan atasözlerini, sözlü kültür hafızalarında yaşatmalarına sebep oldu.1 Yazılı mirası, sözlü miraslarına göre nispeten daha az olan Türk Kültürünün çevreye dair algısı göçebe dönemden bu yana kullanıla gelen atasözlerinden ve yerleşik dönemden sonra da mimari ögelerden hareketle anlaşılabilir. Yaygın olarak kullanılan ve tecrübe aktarımı niteliğindeki Türk Atasözlerinin büyük bir bölümü de pek tabii iklimle, coğrafyayla, canlılarla ve bir bütün olarak doğayla alakalıdır.2

Atasözlerinden doğal olarak sistemli bir çevrecilik çıkarımı yapmak doğru olmaz. Çünkü atasözleri, çevresel ve iklimsel değişiklik gibi çağdaş problemlerimizden çok önce söylenmiş hikmetli sözlerdir. Ancak Türk dünyasında ortak kullanılan bazı atasözleri, ideal çevrenin nasıl tasavvur edildiğine dair fikir edinmemizi sağlar. Bunlardan “Kışta kar olmasa ilkbaharda yağmur olmasa aç kalırsın” ve “Damlaya damlaya göl olur hiç damlamazsa çöl olur” atasözleri, ideal mevsimlerin şekli ve muhafaza edilmediği takdirde başa gelecekler ve yağış-kuraklık ilişkisi bakımından bilgi vermektedir.3 Diğer örneklerden “Ağacın verdiğini komşun vermez” ve “Damla sudan dal göverir” doğanın önemine ve su tasarrufuna atıfta bulunur.4 Bir diğer örnek “Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz” ise doğal dengenin sürdürülmesini ve gerekliliğini kuşaktan kuşağa aktaran atasözlerimizdendir.5

Kırgızistan ve Türkiye’de kullanılagelen örnek atasözlerinden de görüleceği üzere Türk topluluklarının yaşam koşulları ve coğrafya şekilleri değişse dahi, şuuraltında yaşattıkları doğal dengeyi sürdürme eğilimi mitolojilerinde, dini ayinlerinde ve folklorlarında olduğu gibi atasözlerinde de tezahür etmiştir. Ata kültüyle doğanın çeşitli parçalarının ruhu olduğuna inanıldığından (dağ, tepe, kaya, vâdi, ırmak, su kaynağı, ağaç, orman, güneş, ay vb.) tabiata saygı, hassasiyetten öte bir sorumluluk haline gelmiştir.6 Öyle ki ‘tabiat kuvvetlerine iman’ eski Türk dini inancında ‘imanın şartları’ arasında en önemlilerdendir.7

Değerler Eğitimi Çerçevesinde, Yurttaş – Çevre İlişkisi;

II. Meşrutiyet’ten bu yana Türk Aydınının tasavvur ettiği ideal yurttaşın en belirgin niteliklerinden biri sahip olduğu mekânı (yurt, vatan) yakın fiziki çevreden başlamak suretiyle sevmesi ve muhafaza etmesi olmuştur.8Yurttaşa bu önemli sorumluluğu ve bilinci yerleştirebilmek adına ilkokula başlayan talebelere “Tabiat Bilgisi” dersleri 1926 yılından itibaren sistematik şekildeverilmiştir.9 Yurdun tabii kaynaklarını tanıyan, seven ve koruyan bir öğrencinin ‘milli duygularının’ pekişeceği düşünülmüştür.10 Doğa, büyük ölçekte dünyanın, küçük ölçekte vatanın bir parçası olduğuna göre doğa sevgisi de önce şehrimizi, sonra vatanımızı ve nihayet yaşadığımız dünyayı sevmede başlangıç noktası teşkil eder.11 Bu hareket noktasından ilerleyen Türk Milli Eğitimi 1968 İlkokul Programında ‘tabii anıt ve doğayı korumak, ormanları geliştirmek, hayvanları sevmek’ hususlarında eğitim alan öğrencilere açık bir sorumluluk yüklemiştir.12

Onuncu Işık: Çevrecilik;

Küresel İklim Değişikliği, yaşam kalitemizi olumsuz manada etkilemesi, kıtlık, kuraklık, solunum yolu hastalıklarına sebep olması bakımından çağdaş sorunlarımız arasında en büyüğü. Bu soruna karşı ülkemizdeki çoğu ekolojist hareketin doğayı muhalefet argümanı olarak kullanan, çevre bilincinden yoksun, belirli takvimlerle düzenledikleri ‘gösteriler’ dışında çözüm önerisi bulunmayan sığ reaksiyonlar olduğu çok açıktır. Türkçülük siyasi geleneği de sığ telkinler haricinde halen disiplinli bir çevrecilik programı oluşturabilmiş değildir.13 Türk Milliyetçiliği iddiasını taşıyan siyasi partiler ne parti programlarında ne de meclis kürsülerinde Türk Ulusunun ve tüm insanlığın bu dehşetli sorununa yer vermediği açıkça görülmektedir. Bizimle aynı problemlere muhatap olan, belki de bu problemin en büyük müsebbibi, geçtiğimiz yüzyılda dev sanayileriyle ham maddeler işleyen emperyalist ülkeler, kapitalizmi çevre tahribatını asgari seviyeye çekecek düzenlemeler yapmaktalar. Elektrikli araçların yaygınlaşması, yenilenebilir enerji kullanımının teşviki, fosil yakıtların sınırlandırılması en aktüel örneklerden birkaçı. Türkçülüğün sivil toplum ayağı olarak bizler, nefessizlikten veya sıcaktan boğularak dehşetli şekilde ölmeyi izlemek yerine ağaç dikeceğiz. Yurdumuzun ciğeri ormanlarımızın harap edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Plastik geri dönüşümü için azami gayret göstereceğiz. Hızla azalarak tükenmekte olan içilebilir su kaynaklarımızı, göllerimizi betonlarla dolduran melun zihniyeti protesto edeceğiz. Turizme kazandırmak bahanesiyle peşkeş çekilen ören yerlerimiz ve sahillerimizin mahvedilmesine göz yummayacağız. Çevreci hassasiyet, günümüz Türkçülerinin ödevidir. Başımızı kaldırmazsak üzerimizden bir daha bulutlar geçmeyecek. Türkçülük ağacının yemyeşil yaprakları; tohum olunuz!

  • 1 Kamile Gülüm, “Doğa Üzerine Söylenmiş Türk Dünyası Ortak Atasözlerinin Coğrafi Analizi (Kıgızistan – Türkiye Örneği)”, Marmara Coğrafya Dergisi, Cilt 24, s.355
  • 2 Gülüm, a.g.e., s.355
  • 3 Gülüm, a.g.e., s.363
  • 4 Gülüm, a.g.e., s.365
  • 5 Gülüm, a.g.e., s.365
  • 6 İbrahim Kafesoğlu, Eski Türk Dini, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1980, s.26
  • 7 Kafesoğlu, a.g.e., s.42
  • 8 Füsun Üstel, Makbul Vatandaşın Peşinde, İstanbul, İletişim Yayınları, 2008, s.253
  • 9 Üstel, a.g.e., s.130 
  • 10 Üstel, a.g.e., s.142 
  • 11 Üstel, a.g.e., s.166 
  • 12 Üstel, a.g.e., s.256
  • 13 Hakan Reyhan, “Türkiye’de Sağ Milliyetçi Siyasal Düşünce Geleneğinde Çevre Algılaması”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı. 2, s.873

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz