Atatürk
Atatürk

Quis Costodiet İpsos Custodes

Quis custodiet ipsos custodes? Romalı edebiyâtçı Decimus Iunius Iuvenalis’in sorusu… Gözetleyenleri kim gözetleyecek… Günümüze uyarlarsak, koruyuculardan kim koruyacak? 

Iuvenalis’in bu soruyu sormasının üzerinden yaklaşık 2000 yıl geçti. Genelde de otoriter ya da totaliter liderler için soruldu, bu soru. Devletin, halkın, milletin, sınıfın, şunun, bunun güvenliği tehlikede. Bu yüzden de onu mutlâka korumak zorundayız. Millî değerlerimiz tehlikede, korumak zorundayız. Her koruma lâfı, berâberinde daha fazla kontrolü getirdi. Her seferinde özgürlüklerin biraz daha kısıtlanması için bahâne oldu, bu tehlikeler. 

90’lı yıllarda, 28 Şubat döneminde demokrasi tehlike girerse, nasıl korunur sorusu çok sorulurdu. Kemâlist ya da 28 Şubatçı grupların klasik yanıtı ise şöyleydi: “Demokrasiyi korumak için gerekirse, demokrasiye ara verilebilir”. Bu yanıt, elbette her askerî yönetim dönemlerinde söylenen klasik bir lâftı. Demokrasiyi, demokrasiyi kaldırarak korumak… İlginç bir çelişki değil mi? Liberal kesimler ise demokrasiyi ancak demokrasi korur, demekteydiler. Elbette doğru ama öz olarak totaliter anlayışlara karşı ciddî bir çözüm içermeyen bir ifâde.

Günümüzde ise ilginç şeylere tanık oluyoruz. Sosyal medya siteleri ard arda ABD başkanı Donald Trump’ın sayfalarını kapatıyor, paylaşımlarını siliyor, destekçilerini engelliyor. Üstelik bu demokrasi adına yapıılıyor ve demokrat, liberal olduğunu iddiâ eden kesimler, bu durumu cân-ı gönülden destekliyor. İfâde özgürlüğünden söz edenlere ise “demokrasinin olanakları, demokrasiye zarar vermek için kullanılamaz” diyorlar. Peki, öz olarak bunun askerî darbeleri yapanların sözlerinden ne farkı var? Onlar da demokrasiyi korumak adına yönetime el koyduklarını söylüyorlardı. 

Günümüzün liberal sol kesimleri, evrensel değerler adını verdikleri kendi doğrularının dayatılması adına her türlü karşı fikre cepheden saldırıyorlar. En küçük bir aleyhte söz duydukları zamân inanılmaz bir süngü hücûmuna kalkıyorlar. 

Eşcinsellerin sürekli göze sokulmasını mı eleştirdin? Faşist…

Eşcinsellerin evlenmesi durumunda, evlâd edinecekleri çocukların nasıl yetiştirileceğini mi sorguladın? Faşist…

Çocuklara yönelik LGBT gruplarının faâliyetlerini mi eleştirdin? Faşist…

Millîyetçi bir aydını mı övdün? Faşist…

Herhangi bir devlet yanlısı hareketi mi övdün? Faşist…

Öyle ki, inanılmaz derecede bir saldırı başlıyor. Zâten facebook, Abdullah Çatlı adının kullanılmasını bile yasaklamış durumda. Objektif bir biçimde adının ya da fotoğrafının geçtiği paylaşımı bile kaldırıp, paylaşana cezâ veriyor. Ne güzel ifâde özgürlüğü değil mi? Ama Abdullah Öcalan, PKK ya da diğer örgütler için böyle bir sorun yok. Onlar istedikleri gibi faâliyet yürütebiliyor.

Yâni o ki, kendilerine liberal ya da demokrat diyen gruplar, dünyâ çapında kendilerini demokrasinin koruyucusu olarak i’lân etmiş durumda… Demokrasiyi koruma adına, kendi değerlerini zorla insanlara dayatırken, her türlü karşı fikre en şiddetli biçimde düşmânlık duyuyorlar. Boğaziçi Üniversitesi rektörünün kütüphânede çektirdiği fotoğrafta bilinçli ya da bilinçsiz görülen Atsız kitâblarına karşı organize şekilde saldırıya geçip, kitâblara da düşmânlık yapıyorlar. Sanki Nazilerin ünlü kitâb yakma âyinleri gibi… Ama tek bir farkla… Bunlar demokrasi adına yapıyorlar… 

Tekrar soruya dönelim… Quis custodiet ipsos custodes? Demokrat olduğunu söyleyenlerin demokrasinin koruyucusu olduklarını sanma düşüncesinden kim kurtaracak? Belki de, demokrasi diye diye yeni faşist akımlara yol açılacak… Kim bilir…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz